Stoacılık Notları
Antik dönemlerde, insanlar mutlu, huzurlu ve anlamlı hayat yaşamanın yollarını ararlardı. Bazıları için mutluluk, acıdan kaçıp hazza yönelerek mümkündü. Başka bakış açılarına göre ise mutluluk, maldan mülkten bağımsız ve özgür olarak mümkün olurdu. Helenistik dönemin önde gelen felsefe okulları; kiniklere, epikürcülere ve stoacılara aitti. Epikürcülük, mutlu bir hayatın, acıyı en aza indirip zevke odaklanarak mümkün olacağını savunurdu. Zaten doğamız acıdan uzak durup, zevk ve keyif almaya eğilimlidir. Günümüzde insanlar, bu eğilimin kurbanı olmuş; kapitalizm laboratuvarında kullanılan denekler olarak, ekranlara ve tuşlara kilitlenmiştir. Hazlarla uyuyup, acının onu uyandırmasından kaçmaya alışmıştır. Ve günümüzde haz seçeneği o kadar fazladır ki, gerçeği perdelemek zor değildir.
Çünkü insanlar, onlara haz veren yalanları, acı ve huzursuzluk veren gerçeklere tercih ederler.
Fakat bu döngüden çıkmayı ve ''gerçek'' mutluluğu yakalamak isteyen insanlar kendisine farklı yollar aramıştır. Stoacılık, Helenistik dönemin önde gelen bir ahlak felsefesidir. Bu düşünceye göre, içsel huzuru, ataraksiya (sarsılmaz dinginlik) halini ancak erdemli bir yaşam sağlayabilir. Erdem ise, doğanın bize bahşettiği irade gücünün dışında kalan hiçbir şey için çabalamamaktır. Elimizde olmayanı dışlamak, elimizde olana odaklanmak temel noktadır.
Psikoloji bilimine de faydası dokunan stoa felsefesi, günümüzde tekrar popülerlik kazanmıştır. Yapay zekanın tasarladığı görsellerle 20 dakika boyunca konuşup, Stoacılık felsefesi üzerinden prim kasmaya çalışanlar doludur. Başlıklar gerçekten ilginç. Mesela, ''Artık onlar sizi kovalayacak!'' veya ''Umursamazlık ile etrafını etkile'' gibi aptalca içerikler görebilirsiniz. Yani, çoğu sündürülen kavram ve felsefede olduğu gibi, Stoacılık da payını almıştır. Ancak bu yazımda, farklı başlıkları, stoacı paradigmayla tutarlı biçimde ele alacağım. Böylece zihnimize daha iyi oturacak, düşünceleri üzerinde çalışmak isteyenlere fikir verecektir.
Görünüşler Üzerine
-Çok güzel görünen bir yemek, lezzetli olmak zorunda mıdır?
-Yakışıklılık, güzellik kişiliğin düzgün olduğunu gösterir mi?
-Aynada gördüğümüz kişiyi, herkes aynı mı görüyor?
Bu soruların cevaplarını mantığımıza göre verebilsek de, imajlarla çevrili bu dünyada, insanlar çok kez manipüle olmaktadır. Kameralara gülümseyen ve her şey yolunda gidiyormuş gibi davranan siyasetçiye inanmaktadır. Özgüvenli duran, görünen insanları öyle sanmakta, mutlu görünen insanların da öyle olduğunu düşünmektedirler.
Gözler çoğunlukla illüzyona bakarlar. Gerçeği görme yolculuğunda, gözümüz bize yeterli veri sağlamaz. O yüzden, gördüğümüzün arkasında ne olduğunu sorgulamak ve anlamaya çalışmak bizi gerçeğe yaklaştırabilir. Görünürde özgür olmakla, gerçekten özgür olmak arasındaki farkı ancak böyle anlayabiliriz.
Sosyal medyada yoksullara, yetimlere yardım ederken kendisini videoya çeken insana ''Ne kadar iyi bir adam!'' dersek, bu erken bir yargı olur. Video kapandığında nasıl bir adam olduğu daha önemlidir. Stoacılık bize, kendi düşüncelerimizi rasyonel biçimde sorgulamayı öğütler. Örneğin: ''O gerçekten zeki birisi. Çünkü sınavlardan hep yüksek notlar alıyor ve durmadan ders çalışıyor.''
Bu yargıya hangi yolla vardım? Muhtemelen onun çok ders çalıştığını duydum veya gözlemledim. Sınavlardan yüksek notlar aldığına da şahit oldum. Sonuçta onun zeki olduğu kanısına vardım. Görünüşü ve düşüncemi sorgulamadım oysa ki. Şu soruları sorabilirim:
''Zeki olmak, sınavlardan yüksek not almak ve çok ders çalışmaktan mı ibaret? Normal zekaya sahip birisi de çok ders çalışsa, yüksek notlar almaz mı?''
''Şıkları daha iyi işaretlemek için durmadan ders çalışan birisiyse, o kadar da zeki midir?''
''Benim düşüncemin gerçeği yansıttığını nereden biliyorum? Bu yeterli mi?''
Sokakta yürürken, fakir ve evsiz bir adam gördüğümüzde eğer ona merhamet duygumuz devreye giriyorsa, bu tamamen bizim bakış açımızla ilgilidir. O adam belki de tüm parasını kumarda yemiştir. Ya da uyuşturucu bağımlısıdır ve bulduğu ilk parayı uyuşturucu maddelere veriyordur. Bu gerçekleri bildikten sonra, ona aynı gözle bakabilecek misiniz?
Stoacı birisi, duyguların algılardan kaynaklandığını bilir. Yani duygularımızı harekete geçiren olayın veya kişinin kendisi değil, bakış açımızdır. Bu yüzden gördüklerimiz, düşündüklerimizden öteye geçmez.
Doğamız
Stoacılık, mutluluğun ve huzurun doğamıza uygun yaşayarak elde edileceğinden bahseder. İnsanın ayırt edici özelliği iradesi, aklıdır. Doğamızın en özgün parçası bunlardır. Demek ki, doğamıza uygun yaşamak, irade ve akıldan bağımsız olamaz. İnsan doğasına aykırı olanlar, onun iradesinin ve aklının yetmeyeceği her şeydir.
Doğal afetler, ani ölümler, kazalar, küresel sorunlar vb. durumlar karşısında insanın iradesi ve aklı yetersiz kalır. Tercihlerden, eylemlerden, hesaba katılanlardan bağımsız gerçekleşen herhangi bir durum insan için tehdit oluşturur. Deprem olacağından tamamen emin olamayız ama tahmin edip önlem alabiliriz. Ve bir hortumu engelleyemeyiz. Bizi kimin sevip sevmeyeceğini, aşık olup olmayacağını seçemeyiz. Yani insanın iradesi ve aklı neye yetiyorsa, odaklanacağı nokta orasıdır. Mesela, insanların neyi beğendiğini seçemem, ancak kendi beğenilerimi gözden geçirebilirim. Ani bir kaza geçirmek veya sevilen birisini kaybetmek, değiştirebileceğimiz durumlar değildir. Doğama uygun olan, ne tepki vereceğim ve neyi tercih edeceğimdir.
İnsanlar
Tüm insanlar, fiziksel olarak ölçülemeyecek bir belirsizlik taşır. Bu belirsizlik, zihinlerinde olan her şeydir. Telepati veya bunun gibi parapsikolojik yetenekler gerçek değilse, bir insanın ne düşündüğünü tam olarak anlayamayız. Hatta biraz daha öteye gidersek, bazen kendimiz dahi ne düşündüğümüzü anlayamıyoruz. Ve insanın en özgür kısmı yine zihindir. Tıpkı, kendisine hayatı zindan edecek tek yerin zihin olması gibi.
Ve düşüncelerimiz, duygularımız, tecrübelerimiz kendi başına oluşmazlar. Mutlaka başka bir elin dokunuşları vardır. Sadece biz, nasıl algılayacağımızı eleştirebilir ve seçebiliriz. İşte özgür irade-tartışmalı bir konu olsa da- burada kendisini gösterir.
Huzur, mutluluk söz konusuysa, bakış açımızı ve düşüncelerimizi sorgulamalıyız. İnsanların beğenilerinin ve isteklerinin, yalnızca onları ilgilendirdiğini, kontrolümüz dışında olanlar kategorisine girdiğini hatırlamalıyız. İnsan gibi belirsizliği yüksek bir varlığın düşüncelerini okumaya çalışmak tamamen irrasyoneldir. Tabii ki değiştirmeye çabalamak da öyledir. Milyarlarca insan var ve zaman zaman hepsinin fikirleri mutlaka değişiyor. Bu sayıda değişkeni kontrol etmeye çalışmak, huzurunu ve özgürlüğünü teslim etmektir.
Dolayısıyla, özgür olmanız ve huzurlu olmanız için başka insanların iradesine ihtiyaç duyduğunuzu düşünüyorsanız, Stoacılık bunun tersini söylüyor.
İnsanlığa hizmet etmek gibi bir amacınız varsa, değerinizin bilinmesi veya hatırlanmak umurunuzda olmamalı. Başka insanların hafızasına, aklına, merhametine bırakmamalısınız amaçlarınızı.
PARA
İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için para kazanma motivasyonuna sahiptir. Bu gayet doğal bir sebeptir. Para, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin ve güç dinamiklerinin bir yansımasıdır. Hatta belki de gittikçe büyüyen bu algı dünyasının temel sebebidir. Tüketmekten öteye gitmeyen, çürüyen ve fabrika üretimi gibi yaşayan insanların gittikçe arttığı bir çağda, depresyon ve anksiyetenin artmasının sebebi nedir? Cevap para değil. Huzuru parayla alabileceğini sanmak. Sana pazarlamacılar binlerce defa mutluluk vadederler. Eğer mutluluk, huzur dediğin şey, anlık bir haz ve sonra onu yorumlamamızla gelen bir duyguysa, bunu yaşarsın. Parayı verip, pek çok anlık haz edinen bir insan olabilirsin. Sonra zenginliği istersin. Çünkü böylece daha fazla büyük hazlar yaşayabilirsin. Parayı elde ettiğinde ayaklarını uzatıp rahatlayacağını düşünürsün. Sonra para sahibi olmak bile sana sıradan gelmeye başladığında, kendinle yüzleşmek zorunda kalacaksın. Yoksa yeni mallar edinerek kaçacak mısın? Eğer bunu uzun vadeli olarak sürdürürsen, hislerinin eriyip gittiğini anlayacaksın. Para, ölçülü ve bilinçli kullanılırsa, onun esiri olmazsınız. Unutmayalım, insanın huzuru sahip olmaktan değil, düşüncelerine ve duygularına sahip çıkabilmekten gelir. Ve ölçüyü kaçırırsanız, geri toparlamak her zaman çok zor olur...

Yorumlar
Yorum Gönder